22 Eylül 2007
18 Eylül 2007
16 Ağustos 2007
hayat ne güzel gailesi yorsa da..yersiz yersiz istiyorum diye tutturduğum herşeye sahibim..öğleye doğru uyanıyorum..hayatı seyreyliyorum..aşkım uzanmış yanımda gözlerini açmakta yeni güne..yumuk jimi gözlerini..birazdan kalkıp kahvaltıyı hazırlar..uyuyo taklidi yapan beni uyandırır sevgiyle..sonra eline gitarını alır gürültü yapar..tarzım da çok acaip der..lak lak eder benimle saatlerce..bazen de hiç konuşmaz..geçer balkona elinde kitap..bazen kafası güzel olur resim yapar..model durmak isterim ama yerimde duramam..kızar bana sıklıkla...tembel olduğumu söyler düzgün oturmamı...sonra kaykılırız birlikte..kışın erken kalkar benden hep...ne zaman yanına gitsem rıhtımda içiyor olur...beyoğluna çıkarız kimi bulduysak yanımıza alıp..arkadaşlarla olmak zevklidir..hatta bazen sen ben bizim oğlan..ben birilerini özlerim devamlı..sonra çıkıp gelirler ansızın..ev pazar yerine döner..sonra gitsinler isterim..kalırlar haftalarca..gidince yine özlerim..ders çalışamamaktan yakınırım..çok çalışırsam çalışmaktan..aşkımın vize zamanı çok telaşlıdır..yarım kalmış işler tamamlanır...elimi nereye atsam boyanırım..sevgiyle boğarız birbirimizi ip niyetine..kaçarız sonra...ama hep yanında uyanırım aşkımın..tek istediğim de budur aslında coğu zaman ..öyle uyanmayınca anlarım sıyrılırım şımarıklığımdan..
dyg
Posted by atom bohem at 13:27 0 comments
8 Ağustos 2007
pamuk
(şiir sanatına duyduğum derin saygıyla)
.
sabahın kuytusunda
diz çökmüş bi sessizlikle göğe doğru bukle bukle
hani bi açılıverse serin bir bahar havası gibi tüter
seferden dönen piyadeler meyhanelerden taşar
açılıverse cihanın en rahiyalı ufku gibi dalgın süzgün
bulutsuz ve perişan o güzelim gözler
bi dalga boyu tebessüm eşliğinde
sanki en doğal yanıyla
ve çiftleşme arzusu gütmeksizin sırnaşır kediler
bir ucundan diğerine dünyayı dolaşır
da karanlık nedir bilmez
ahh taşın toprağın içindeki güzellik arzusu
ah çığrından çıkmış boşlukta
kendine meyletmiş doğanın
görkemli sessiz buğusu
pamuk olur da
parmaklarında doşaşır
sende sana ait olmayan bişeyler var
dokundukça çoğalır
ses ki söz olur söz ki anlamından sıyrılır
içinde neleri barındırır hayat
bu sende şaşkınlık yaratır
alı al moru mordur da akıl ermez mi gidişine
ikindiye kadar alır bazen bunun kederi
bi çorba gibi kaynarken istanbul kısık ateşte
salkım saçak sarılıp aylasına uzanmak icabeder
bakışlar hep uzaklara meyleder
bende bana ait olmayan epriyen bi beden
bitmek bilmeyen bi enerjiyle
bütüngün oynayan bi çocuk gibi
kapaklanırken güneş yüzükoyun ufukta herşeyden habersiz
zaman ki ibresi kırık bi saat gibi cebimdedir
"bi sen varsın başucumda artık bi de evren"
gökyüzü yıldıız olsa yağsa o vakit
dilek tutmak dahi geçmez içimden
seyreylerken
evkaf nazırı paşazade züyyur
Posted by atom bohem at 11:42 0 comments
6 Ağustos 2007
denize atlayalım mı ...dooonsuz
dyg
Posted by atom bohem at 03:54 0 comments
Labels: olimpos
31 Temmuz 2007
...
hiç uyumayan bir ev istiyorum..sürekli birilerinin dolanıp durduğu ışığın hiç sönmediği çayın devamlı kaynadığı ketıl'ın susmadığı biri tokken birinin acıkmaya başladığı herkesin başka bir şey dinlediği film izlerken uyuyuya kalınan derken mis gibi kahve kokusuyla uyandığın herkesin başka başka şeyler sevdiği oturup sökük düğmeleri diktiğin yorgunken bile muhabbeti bırakıp uyuyamadığın konuşma sesleriyle uykuya daldığın uyanınca başucundakiyle kaldığın yerden devam ettiğin herkesin birbirine takıldığı birine bak bu sana çok yakışır dediğin bunaldığında rahat bırakıldığın yalnız takılmak istiyorum derken bile nasılsa birlikte olacağınızı bildiğin her kafadan bir ses çıkan çiçek alıp da sulamayı unutmadığın kafan güzel olmadığında da ait hissedeceğin her hafta birinin doğum günü olduğu acıkınca bi tencere çorba yapıp tezahürat aldığın arızası eksik olmayan arada işi gücü bırakıp saldığın ara sıra elektriklerin gittiği ama korkmadığın dişe dokunup işi beraberce yaptığın..hiç susmayan bir ev..hiç bitmeyen parti gibi...
dyg
Posted by atom bohem at 01:27 2 comments
Labels: ev
30 Temmuz 2007
aklım şaştı
nicedir şöyle ağız tadıyla bi adventure oynamadım..gideyim bakayım bir neler olmuş oyun dünyasında..burada aklım şaştı istanbula dönmek lazım..dönsem bir türlü dönmesem bir türlü..istanbul hastalığı pis bir hastalık..adaya mı gitsem ne eylesem..bütler dağ gibi kitaplar..tatil rehaveti...
yaylada bi köpek var bizim köpeğimiz olmuş..çomi..
tek gözü görmüyor...ne zaman gitsek koşup geliyor..bacakları birbirine dolanıyor..çok şaşkın..daha adı yok..bugun fırsat buldum zgrımı davet ettim yaylaya..ya neden bu kadar şaşkınım acaba..cümle kuramıyorum günlerdir..bacaklarım biribirine dolanıyor..huzursuz düşünceler..evimi özledim desem özlemedim de.. zaten sınavlar beni bekliyor..ama onu da takmıyorum kafama..bi rehavet hali..aile yanında olmak boyle bir şey işte dimağım kuruyor..herkes o kadar sakin ki, ununu elemiş eleğini asmış..çok gereksiz buluyorum kendimi aile yanında..huzursuz hastalıklı bir şey mişim gibi..bu sakinlik içinde ne kadar gereksizim..tek dertleri de benim oysa..okul bitse hayatını kursa filan gözümün içine bakıyorlar..tek sıkıntı benim..benim kafamda kurtlar dönüyor..atlı karınca gibi..kurtlu karınca..oy başımı alıp nerelere gitsem...çomi naber yav?
dyg
Posted by atom bohem at 15:03 0 comments
29 Temmuz 2007
çok sıkıcı kendine dönük içe kıvrık yazı
kendimi oyalayacak bir şeyim olmadığında ,yani boşlukta salınıyorsam; örneğin tatilde bir şezlong üzerinde öylece yatıyorsam ya da sıradan bir akşamüstü kanepeme uzanıp televizyon izliyorsam yaşıyor olmanın hiç bir anlamı olmadığını fark ediyorum..üzgün olduğumdan değil,ya da yaşamın sıkıcı olduğunu düşündüğümden de değil sadece anlamsızlık..o zaman mutlu olmak ya da mutsuz olmak bir yük gibi geliyor..bunu taşımak zorunda olmadığımı düşünüyorum ve hiç bir şeyin değişmeyeceğini..ne gibi bir bahane uydurabilirim ki kendime yaşıyor olmakla ilgili..çünkü bu manasızlık hali hiç trajik değil..sadece olduğu gibi ve orada..yaşamak bir ödül değil ölmek de bir ceza..öylesine bir şey işte..sadece yaşıyor olmak yada ölü olmak gibi bir bilincimiz var..bilinç değil mi ki bizi herşeyden ayırdı..o zaman her canlı gibi sadece nefes almayı beslenmeyi sürdürürüm çünkü bu hayatta kalma güdüsü ,bu güdüye tutun sadece diyorum ama yaşamımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz tüm o referanslardan bu kadar uzakken bunu yapmak ayrı bir kasış..yani hangimiz doğadaki bir hayvan gibi yaşıyoruz ki..bir dolu uyaranın saldırısı altında gerçekten ne istediğimizi ayırt etmeye çalışmak..sonra unutuyorum tüm bunları..bilinçli olarak..yapabildiğim kadarıyla..bilincin iki yönlü işlemesi marifetiyle..oyalıyorum kendimi muhabbetle, yarattığım ossuruktan işlerle..sonra geçiyor..bir daha da gelmesin istiyorum
dyg
Posted by atom bohem at 22:14 1 comments
11 Temmuz 2007
en iyisi çifte su verilmişidir çeliğin
blog blog gezmekteyim
dostlarımdan sorsanız ben zararsız güccükbi deliym
işinizgaydınız yok mu varın yolunuza gidin, daha ben size ne söyliyeyim
meraba
bundan kellisine yazılarıma maniyle başlamaya karar verdim,hem samimi bi yumuşaklık katıyor hem de neden olmasın? bu makul sebepler ışığında başka ne yapabilrdim ki çekirdeklerini çıkarsaydım da reçel mi yapsaydım trafikten ölemem ki imana gelip manisa tarzanı olsam nafile zira ben kararsız kaldımmıydı ensesinden fişi ani bi hareketle çekilmiş neo misali ebelek gübelek kallıveriyorum, huyum bu neyapayım ne demiş büyükler huy canın altındadır sıkma canını okşa patlıcanını nihohoooy eklemeler canım bitanem hayat ev blog ve memat arkadaşım dygcuğuma ait. şimdi durdukyerde hem de onca güzel ve neredeyse musikiye varacak denli incelikli nağmesi dururken hoş sedası kulğımda ve içi bi anlık çökmeyle boşalmış beynimde yankılanırken ne demeğe be adam böle lüzumsuz laf-ıgüzafı pilav niyetine sereledin dersen de haaytgailesi işte böyle bi yer derim bu sizin dünyanız isterseniz bi ağaç yanına mütevazı bi kulübe ve dahi tepişen atlar meleşen kuzucuklar bi baş soğan fasulye pilaki ve nicelerini koyabilirsiniz hımmmhh olduuuu tamaaaaaaaaaaaaam desem
yanıulıyor muyum.
ben yanılmam ? henüz yanıldığım olmamıştır? yahu bi insan evladının yanılma olasılığı yoktur desem benim havam kalmıcak o bakımdan ben yanılmam kardeşim olmaz öyle şey dünyada bi yamukluk vardır olsa olsa
bi eksen eğikliğii kuşkusuz, nitekim azbiraz yamulmayaydı şu an konforunu sürdürdüğümüz hayatı bulabilirmiydik yöö asleaaa... demek ki neymiş yamukluk hayatın özünde var değil ki adam adama yamuk yapmasın yahu sabah uyandığımdan beridir oraya buraya bişeyler yazmaktan kayış koptu , hiç bi ademoğlunun tarih boyunca maruzkalmadığı kadar ışığa maruz kalmaktan topluca cümleten bütün dünya beyni yaktığımızdan kıllanmıyorum desem o da yalan o da yalan
hani bi hikaye varmış cadı gelmiş de halkın su içtiği kuyuya zehir mi büyü mü ne atmış da millet içip delirmiş de kral çıplaaak diye bağırmışlar o da açmış malafatı da alın ulan öle olmaz böle olur mu demiş yoksa acilen güneylere inip sıcağa sıcak katıp keyife keyif sürüp şööyle enlemesine boylamasına bi tatilin vakti gelmiş de geçmiş baksana
zıkıtırıtrrtıktktl
Posted by atom bohem at 15:14 0 comments
bi yokoluşun iççekişiyle pencereden aşağıya düşsem bi tüy gibi havalanacağımı hayualederdim küçükken, hep bi tüy gibi yerden kalkıp gökyüzüne doğru süzüldüğümü görürdüm gece yattığımda, önce apartmanın üstünü sonra etrafını, sokağı
ve aklımın yettiği ne varsa hepsini
yorulup da bayılana dek
sanki deliksiz uyumanın yoluydu bu sanki geceyi bekleyen bi ayindi
kindimi umutsuz bi coşkuyla ait hissediyordum
şimdi ise aklımın yetti-sinin sınırlı olduğunu farketmem nicedir onu unutmamla kendini yeniliyor hayata karşı
iman sahibi olacak kadar şanslı olmayanların duası gibi göğe yükseliyor bu kez birleşip
akılda sapmanın toplu kabulü
pencereden kar geliyor amman annem gurbet bana zor geliyor
beni hep aynı yerde kalmak öldürüyor
çağrışımlarla bir ağ örüyorum ne avlıyacağım belirsiz
erketede duruyorum gün üstümden dönüyor
üzerimde kimliği belirsiz bi yorgunluk
ya ne menem bişeymiş bü kendikendinelik
insan bi kurttur
bozkırda boz kentte hiçbişeyin ortasınta
zugur
Posted by atom bohem at 12:54 0 comments
hiç iyi hissetmiyorum
oysa bi tüy gibi havalanacağımı hayal ettim hep
gök yüzünde bana ait bi yer vardı biliyordum
hayaller kurardım onları evirir kıvırırdım
haksızca severdim
ihtiyacı kadar su belki haddini aşan bi ilgiyle gözetmenin ardından kazanılacak haksız bi dünyanın peşindeydim hep
haksız olduğumu öğrettiler bana
yüzümün ortasından bi sahra geçiyor
kadife bi çarşaf dolanıoyor boydan boya
işlevi balirsiz çatlak bi bardak gibi ortasında duruyorum
azametim hep insanları yoruyor
her sabah anlamlar biraz daha eskiyor
nereye gidiyor onca şey
kırmızı bi şarap gibi saçılıyorken buluyorum
odanıun bi köşesinde kendimi
o da dediysam göz göz, dudak dudak ten ten ton ton karmakarışık
elbette bardağa kanmıştık
elbette yalan dünyaya inanmıştık
başka türlüsünü düşünemem ki
hiçbişeyi kaybetmeyi göazealabildim mi, sanmıyorum
iyinin ve kötünün ötesi sonsuzluk dibi deniz işte akdeniz
neden umursamaz ve yalınım artık bilebiliyorum
uçarı bir hafiflik uçuşuyorken başımda
artık görebiliyorum
(kendimi bilebilmenin tadı acı)
acımasız gerçekler var hayatta (nıhahhaahhaa)
hayalürünü bi panzehirle ayaktayım
acil durumlarda kafamı kırıp içindeki kutucuğa
adınızıyazabilirsiniz
ben sizi sonra ararım ama adınızı hatırlamamı beklemeyin benden
zira zihin yolları dolambaçlı ve bitmek tükenmek bilmeyen bi çalışma var
sorunlu musun sorusuna bayılıyorum
bozuk kelimesinin hastasıyım ve
deli
bir lügatın ulaşabileceği en yüksek zirve
zirve-i lügat it türk
manen de olsa ulaşana saygı duyuyoırum
kapımın eşiğine kusuyorum
göğe bi yıldız asıyorum geceden kalma ve tüm "diğerlerine" hürmeten
rüzgarı dinliyorum
bi kulağımdan girip diğerinden çıkıyor
babamı düşünüyorum yerli yersiz
pencereler üzerime kapanıyor
belki de takladayım
gerçekten bilemiyorum
zügur has mucib (fevkalbeşer)
Posted by atom bohem at 12:14 0 comments
10 Temmuz 2007
dünyanın sonu
Posted by atom bohem at 22:47 0 comments
ucuzcuya tatil yok
Posted by atom bohem at 22:24 0 comments
7 Temmuz 2007
belki de yeni bi çift kulağa ihtiyacım vardı
yepyeni
zıgır
Posted by atom bohem at 15:21 0 comments
hava da ne sıcak yaptı be ortalık yanıyo
efenim zatıalinizin bu neredeyse fütusuzca -geleceği hesaba katmayan, sanki geleceğe değil de ne bileyim ben nereye doğru koşma eğiliminde olan- ve de düşüncesizce feryad-ı figan yaklaşımları da beni derinden sarstı. efenim eli her boşaldığında da insan bütün dünyadan sıkılmaz ki, diil mi efenim.. e o zaman eline bi iş al demezler mi canım adama, deli demezler mi. hasılı olaylar madem nettirik ortamlara değin sirayet etti diye diyorum yoksa kat'a ve de haşa böyle mevzulara yeniden girip hattızatında havanda su dövecek bi insan sureti belirtiyor muyum..efenim?? yo yo yo aaasleaa. ama nedir efendim bu kronik sıkılganlık şizomazoşist alınganlık kalburüstü pesimistlik kırksatırmıkırkkatırmı inatçılık ve diğerleri.. aaa..bakınız doğa ana bu aralar bize yaz mevsimini bahşetmiş kırlar bahardan bu yana yeşile bezenmiş tüm dünya en azından kuzey yarım küresi zil takıp şıkır şıkır oynarken, oynayamayanı da -sıcaklar malümünüz-evde ayağını uzatıcakk(!) bi yer beğenip o hemen oracıkta daşşk kebabına kaptırmışken kendini(oooh miss)biz naapmışız,yok efendim canım sıkılıdı yok efendim hayat çok berbat yok bilmemne sırtım kaşınıyo intiharın eşiğindeyim bu akşam ölürüm kimsenin haberi olmaz dünyanın en güzel gözleri yok eşşeklerdedir vırt zırt, neoluyoruz kuzum allasen, sartre'ın ajanı gibi dalmışınız aramıza yahu iki günlük ömür bu vur patlasın çal oynasın anasını satıyım demek varken yok öle yok böle bırakın efendim buları
bırhuyüleyuüleeuu
çııhhhııuullleeyyhhhvvlğğğğğhn
zıkır
Posted by atom bohem at 14:42 1 comments
zulüm
geçen bizim bey'e çok sıkıldım hiç heyecan yok yapacak bir şey yok sınavlar da bitti bir boşluğa mı düştüm ne korkuyorum hayat çok acımasız soğuk ve karanlık falan fişman diyordum, gıcık gibi e al işte no alarms and no surprises dedi, evet aynen böyle ingilizce olarak..(bknz 5 önceki yazı) ben her ne kadar o öyle değil tırı vırı etsemde bu yaklaşımı beni ayar etti..ha nedir tanımla dersen örnekler verip hayatımdan acı kesitler sunmam lazım ki oldukça yersiz olur..yani sürekli alarmda olmamak insanın işinin gücünün olmaması yaz sıcağında bacağımı en rahat nereye uzatsam diye bakınıp kös kös evde oturması mıdır yahu..sürpriz sevmediğimden de değil ama mevzu başka..böyle tırt bir bakış açısıyla sinirimi tepeme çıkaran sevgilimi kınıyorum..yüzüne karşı da kınadım ama yetmedi mevzuyu buraya kadar taşıdım..zira bu sıkıldım lafını kollayıcı tavır, yazımı ilk okuduğunda peyda olmuş hadi leyn yerler senin hissiyatını düşüncesinin zalim bir uzantısı gibi geldi bana..anlaşılamamak çok acı..hayat çok soğuk ve karanlık..bu aralar biraz sıcak ama hala karanlık
dyg
Posted by atom bohem at 05:27 0 comments
araştırmacı dinleyicilik
sürekli daha önceden izlediğim filmleri izlemek eğilimindeyim..bi çeşit tembellik galiba bu..evde film yığıldı hiç birini izlemedim hala da arsızca film indirme satın alma derdindeyim..müzik desen ha keza..ne pis tembellikmiş bu yahu festivale gittim programdaki hiç bir grup hakkında fikrim yok seçemedim oradan oraya sürüklendim..allahtan hala takip eden arkadaşlarım var da tüm festivali sahilde uyuyarak geçirmedim zira bu uğurda baya çaba sarf ettim..bunun da konforu tadı başka gerçi içten yanmalı motor misali..
dyg
Posted by atom bohem at 05:21 1 comments
20 Haziran 2007
yaz mevsimi ve ayaklar
Posted by atom bohem at 18:03 3 comments
15 Haziran 2007
23 Mayıs 2007
20 Mayıs 2007
a heart full up like landfill
nedir efendim bu ızdırap..ben son derece sade bir hayat alayım lütfen..sakin,alarmsız...sürekli alarmda olmak bir yere kadar güzel..sonrası ruh sağlığına zarar (ruh sağlığı nedir özünde nasıl bir ritim yatmaktadır)..yok tutayım hiçbirşey elimden kaçmasın, uğraşayım da bir yere varayım, aman hayatım sıradan olmasın...yok hakkaten gereksiz...no alarms and no surprises>..
dyg
Posted by atom bohem at 18:16 0 comments
18 Mayıs 2007
ada..
bu arada büyükada şahaneydi ama gece olunca adanın üstüne bir tuhaf ağırlık çöktü sanki...insan kendini çok yalnız hissedermiş gibi..küçüldü küçüldü cebime girdi..
dyg
Posted by atom bohem at 01:57 0 comments
Labels: büyükada
6 Mayıs 2007
bu sevgi bu ne ızdırap
annemin gelip eve çökmesiyle tüm ev ahalisi olarak dağılmış durumdayız..özgür ilen şener'i iteledim yad ellere.gerçi bizim bey'in son zamanlarda gününü gün ettiği de gözümden kaçmıyor..bağdattan bildiren ünlü muhabir hesabı şimdi bilmem nerdeyim,çok acaip bi ortam var,konserdeyim,hıdırellez şenliğindeyim(!) eğlence gırla gidiyor vs demesi sinir bozucu olmaya başadı..efendim yakında finallerim var bir yağlı boya patlatayım dediği yok varsa yoksa zibidilik..takmış koluna da şeneri..öyle altta okula yetişmem lazım demesi filan yalan yani,külliyen yalan..beeeeş....
bu evlenme çağındaki dört yiğidin bir gecede tükettiği birayı uc uca eklesen dünyayı 2 kere dolanır da gelir dötümüze dayanır..neyse bu sabah uyanıp yanında beni bulunca sevindi galiba hayta..seviyorum ülen..anne bizi başbaşa bırak, kirli'ni de al git.....
dyg
Posted by atom bohem at 03:10 0 comments
3 Mayıs 2007
ilgilenemiyorsam bugünlerde lojistik sıkıntıdandır, evlenme çağındaki dört yiğide bir bilgisayar düşüren kader utansın nihohooy bi de bu şener var başımda şimdi öte yandan okula gitmekte hayli geciktim vakit ufaktan yollanmanın geyiği sonraya bırakmanın vaktidir hem hava bu kadar güzelken bir bilgisayarın önünde bıd bıd bıd ne işim var
tıkırtkr zgr mıgır
Posted by atom bohem at 13:12 0 comments
26 Nisan 2007
paralar peşin kırmızı meşin
ahaaaaaaa çok komiksin
ne baktın
,şapır şupur etme yüzüme karşı
gitme duuur.. yahu ,, tüh kaçırdık
demek ki dijital bi iletişimden henüz bahsetmek için hayli erken, herneyse o günlerde gelicekttir elbette, simülatif bi donanım aracılığıyla sevdiklerimizle geyik yaparken gerçekliğini sorgulamayacağımız bi an gelemez midir olmaz mıdır bu rahatsızlığın sonu mutlak bi mutabakata bağlanır mı acaba,,, ya hadi buna gelişim diyelim bakınız ortam şahane ohh miss lakayitliği diyorum,, esasında şunu soruyorum o anda da ve dahi gönülden yaşamanın bilmem kaçıncı formatında manaya mana katan yürekler her anın içini doldurabilecekler midir,, neden olmasın der çıkarım işin içinden üzerine gider çayın altına su koyarım yahut çay yerine votka demlerim dumanı üstünde kederi altında icabında kendimi buğusuna kaptırırım hayatın icabında "ben giderim adım adım" der daldan dala zorlarım, işin ucu ayzaymer yahut alzahimmer yahut değil ne haltsa bağlanıveremez kökü dışarda bi aşk olma olasılığı da yüksek,,,
bi şiir geldi aklıma şimdi nerden uçup geldiyse ;
yıkıcı bir aşk bizimkisi yıkıyor milletin ortasına kuşku yükünü
bölücü bir aşk ekmeği aşı bölüyor günde üç öğün sabahları üç kadeh akşamları beş kadeh neşemi de bulunca dalgama da bakarım ameney desem üstüne ne acaayip olur şimdi velhasılı kelam
komik bişeye gülmek yerine "hmm çok komikmiş" demek aklıma takıldı bugün, hayır güldürmeyen komik şeyin komikliği yerçekiminden bağımsız olsa gerek ve hatta güldürmeyen şey güçlendirmese de gerek, öte yandan tüm komiklik unsurlarını içinde barındırıp da güldürmemesine aklın sırrn ermesi olası, olsaolsa bi yöntem dahilinde yaşamanın bu yöntemleri çiğ bir biçimde kullanmanın ve ruhu içine katmamanın tezahürü desek ya komik olduğu halde aynı yöntemsel yaklaşımlarla gülemeyen herifçiolğlunun yanağından makas mı alalım yani şimdi,, gülmek çılgınlığı insana özgü ise bunu aramızda halledebiliriz tabi ki bu kadar uzatmanın alemi yok zira ucu bucağı omayan yazılar yazmaktan hazz eden bi insan değilim kendimlen arama girmiyeyim hiç :)
teknolojinin ve tipografinin marifetiynen gülücüğümü atıp ayrılayım arayüzler arasından
selametinen
zgr
Posted by atom bohem at 16:35 0 comments
tuhaf şeyler oluyor bu alemde 2
ne zaman benim için önemli bir değişiklik yaratacağını düşündüğüm bir iş yapmaya kalksam bir sürü abuk sabuk aksilikle karşılaşıyorum..acaba bu genel olarak işleri rast gitmeyen bir insan oluşumdan mı yoksa o kadar aksiliğin kaynağı ,o işi yapmamın benim için pek iyi olmayacağını fark ettirme gayretindeki ilahi bir güç mü? tabi gücün ilahi olması da şart değil..benimki bir çeşit (sürekli) işitme alışkanlığı...güç dediğim şeyin sadece bir denge mevzunun işleyişine dair sıradan bir ayrıntı olması olasılığı daha büyük..ama ilahi yada sıradan olmasının pek de bir önemi yok..zira sıradan olması kesinlikle daha hoşnut ederdi beni..ama sıradan, tesadüfi değil..tesadüf sevmiyorum pek bu aralar..tesadüf diye bir şey yoktur da derler o ayrı.neyse uzatmayayım zaten karışık mevzular..evren garip bir denge(sizlik) halinde..bizi de koruyan bir güç olması en az ,afedersiniz zik gibi bireyselliğimizle ortada kalmış olmamız kadar olası..aslında şu an fark ettim ki bahsettiğim iki halde de bir güç mevcut..biri devamlı seni kazıklayan, sana bahtsız sıfatını iliştiren diğeri ise seni koruyan kollayan,efendim yeri geldiğinde işaretler gönderip seni uyaran,yeri geldiğinde hoş tesadüflerle işini rast getiren bir güç..bunu fark edince bi gıcık oldum şimdi kendime..mevzu sadece olumlu yada olumsuz bakmakta düğümlendi kaldı sanki..oysa benim anlatacağım bir sürü şey vardı..zaten işleri rast gitmeyen biri nasıl olunur ki..herşeyin hep bireyin yaptıklarında ettiklerinde düğümlendiğini düşünen biri olarak inceden evrenin işleyişinin bir parçası olduğumuz ve bu işleyiş her zaman adil bir sonuç getirmese de neticede kendi içinde bir denge(sizlik)ye ulaştığı ve bize bu noktada bok yemek düştüğü fikri de bir o kadar yakın..aslında bu son bahsettiğim şeyin insana büyük bir gönül rahatlığı vermesi gerekirken bana çoğu zaman vermiyor.neden acaba? neden sonuç ilişkileri bir yere kadar anlamlı..neden sonuç ilişkileriyle düşünmeye çalışmak tam bir kabızlık zira...sorun kendini böyle bir düzlemde nerede konumlandıracağın noktasında çıkıyor..şöyle oh bi salsam kendimi evrenin şevkatli(!) ellerine..de işte acaba o eller şevkatli mi..dokunamayacağımız sadece parçası olabileceğimiz bir denge(sizlik) söz konusu ama onun herşeye kadir oluşu onu adil veya sevimli yapmaz ki..tek bildiğim sadece mücadele edilemez olduğu..hatta sen mücadele ettikçe sana kıçıyla gülen,binbir türlü tantanayla bu durumu sana sık sık hatırlatan bir şey...onu sevmeyi öğrenmek lazım,iyi geçinmek ona karşı nazik olmak sık sık adını telafuz edip incitmemek lazım..işte bu noktada her işte bir hayır vardır demek de lazım..bazıları içinde bu hisle doğuyor ki biz onlara şanslı diyoruz..bir gün buna gönülden inanmanın bir yolunu bulursam ilk buraya yazacağım ama bu bir inanç değil his meselesi..bu durumda formulize edilemediğinden buraya eh ben inandım yazmanın da pek manası yok zaten..ne biçim iş bu ya beynim acıyor hafiften içim de darlanıyor..ama o da ne..sürekli var olan bu şeyi adil,sevimli vs sıfatlarla tanımlıyor olmanın kendisi sakat zaten..çünkü bu denge(sizlik) tüm sıfatların ötesinde birşey.biz ona uzaktan bakarak tekrar şekillendirmeye çalışıyor bişeylere benzetiyoruz..allah fikri de böyle bir şey olsa gerek..sadece korkulan bir şey olmasının ötesinde tüm sıfatların dışında bir şey..aklımızın ermeyeceği elimizin ulaşmayacağı bir şey..vay anasını aklım şaştı..adamlar acaip bir noktaya varmış kanımca..bu kadar kandığım yeter ben gidiyorum..
dyg
Posted by atom bohem at 04:32 1 comments
25 Nisan 2007
tuhaf şeyler oluyor bu alemde (,,,)
Posted by atom bohem at 12:35 1 comments
ada dört tarafı denzilerle çevrili toprak parçasıdır
üç tarafı çevriliyse yarım ada olur..
rivayet: arkadaşların söylediğine göre büyükadada kiraklık evler çok ucuzmuş..hatta köşk gibi bir evin kirası 1 milyarmış..
açtım okudum bir siteden büyükadayla ilgili yazılanları..ada'da sanki zaman yokmuş..zamanı hatırlatan tek şey vapur saatleriymiş, kışın heryer bomboşmuş, tüm sokaklar..ama yazın saçma sapan doluyormuş ,her taraf at pisliği kokuyormuş, esnafın kazıkçı olduğu zaten malum..bu zaman mevzunun, oraya giden şehirli romantiklerin ziyaretlerinin sadece bir iki günlük olmasının otantizmi yada hatırlananların çocukluğun zaten fazlasıyla yüksek kafasından bugüne kalanlar olmasından ileri gelmesi ihtimali var tabi..at pisliğinin bu tanımlamaların hiçbirisine girmiyor oluşu da bir o kadar kıllandırıcı ..nitecede bir gökova tadı vericek gibi gözüküyor,heyecanlandım..ha heyecanlandım da ne yaptım gittim bir sitede hakkında yazılanları okudum..ikinci elden..heralde heyecan veren bi mevzu için yapılacak en gerzekçe şey gidip bi internet sitesinden onun hakkında yazılanları okumaktır..okuyup bitirdiğimde kendi heyecanıma uzaktan bakar oldum..nihayetinde gidip görmeyi planlıyorum perşembe günü...ilk duyduğum heyecana mukabil, e ama oradan sınavlara gidilir mi yok efendim çok da uzakmış ,aileyle de papaz olurum,zaten kimse de yokmuş ,kendime katlanamam ben gibi düşünceler geldi dadandı..zaten gökova dediysem gökovayı da sevmem..tam bir buhrandır bu asosyallikle tenha yerler..ama ada'da büyümüş olmayı isterdim..müthiş bi güven duygusu,herkes tanıdık sen ben bizim oğlan ,havalar ısınır ısınmaz hoop deniz , çayır çimen..mis..
neyse ne diyordum bir gidip görmek lazım..belki çok gaza gelirsem bizimkilere de resti çeker taşınırım adaya.. o 'sen ben bizim oğlan' mevzuu var ya, işte onu hakikaten yaşamak istiyorum..büyükada olur başka yer olur onu bilmem..şöyle sevdiklerim yanımda hazzetmediklerim arkamda..zaten bizim beyle olduktan sonra unutayım zamanı çok da lazım değil..belki alkole de başlarım yavaştan...kıs kıs..kirli geldi oturdu yanıma..tabi onu da götürmek lazım..kedinin garip bir biçimde patileri soyuluyor..sanki yanmış kabuk bağlamış da soyuluyor gibi..dişleri de bi tuhaf..yanyana iki tane (toplam 4) köpek dişi var üst çenesinde..ağzını açınca timsah gibi gözüküyor..bugün ilk defa keşfettim ve tırstım ondan..gerçi sen ben bizim oğlan ama yine de bir ürküyor insan..yaratık gibi..biri bu kediye arada yalanması gerektiğini de öğretmeli...biz üçümüz sen ben bizim oğlan olduk bile..kalan kalsın gelen sağlar bizimdir..
dyg
Posted by atom bohem at 03:19 0 comments
Labels: büyükada
sepet
acaba zamanla özgürü bloktan sepetleme şansım olur mu?
dyg
Posted by atom bohem at 03:12 0 comments
yazı
bi yazının başlığı için "yazı"dan daha uygun ne olabilir ki?
çünkü bi yazının öncelikli amacı yazı olmaktır biçimsel olarak.. yazı yazı yazmaktır yazı kendin yazmaktır yazdığın yazının yazıya benzer bi tarafı olmayacaksa ya nice oturmaktır onun başına .. hem yazı dediğin hakikatleri anlatmali öyle abidik gubidik değildir bu işler diyerekten bi giriş ne kadar uygunsa bu hadiseye başlığı da en az o kadar uygun... velhasılıkelam bubideneme.. hayli gevşek bi ruh haliyle meşkedilmesinin sebebi, yazılanlar şıkır şıkır seyredilebiliyo mu, ekranı açtığımızda karşımıza midyesi açılmış incikler boncuklar gibi dökülüyo mu, ediyo mu, arz-ı endam yani bi nevi... ondan sebep fazla da kurcalamadan çekelim kuyruğu inceldiği yerden kopsun, muhabbet yerini bulsun.. hayhuy ederken pamuğumun da kalbini kırdım sanırım.. gidip gönlünü alayım da fani işleri gönülden yaşananlara iliştirmeden, pamuğumun güzel yüzünü düşürüp beyhude üzülmeden, lafı da haybeye uzatmadan yollanayım ufak ufak
heeeem mmii
zgr
Posted by atom bohem at 02:36 0 comments
Blog Arşivi
-
▼
2007
(31)
-
►
Temmuz
(13)
- ...
- aklım şaştı
- çok sıkıcı kendine dönük içe kıvrık yazı
- insanın hastalanan tarafı kimlik kazanıyor
- en iyisi çifte su verilmişidir çeliğin
- bi yokoluşun iççekişiyle pencereden aşağıya düşsem...
- hiç iyi hissetmiyorum
- dünyanın sonu
- ucuzcuya tatil yok
- üstüste yığılan bi kuleydi göğe doğruyaklaştıkça g...
- hava da ne sıcak yaptı be ortalık yanıyo
- zulüm
- araştırmacı dinleyicilik
-
►
Temmuz
(13)
Etiketler
- 1 mayıs (1)
- ayşecik (1)
- beth gibbons (1)
- bozuk şiir (1)
- bu mevsim çok pis özlem yaptı (1)
- büyükada (2)
- david harvey (1)
- david thewlis (1)
- deli (1)
- Doris Dörrie (1)
- ergenlik öğrencilik eblehlik (1)
- erkan güner (1)
- ev (1)
- geyikli gece (1)
- gitmek (1)
- halil cibran (1)
- hayır ben büyüğüm ben Yaşar usta (1)
- ingiliz sineması (1)
- karate (1)
- karpuz (1)
- Matruşkamanik (1)
- mike leigh (1)
- N. Tevfik (1)
- naked (1)
- nasıl yani? (1)
- olimpos (1)
- ölmek istiyorum (1)
- sezyum (1)
- show (1)
- tırt (1)
- turgut uyar (1)
- y.özgür (1)
- zeki müren (1)
Biz
Münferit Gaileler
-
bundan sonra şurdayım14 yıl önce
-
Bi de
-
Son Monte2 yıl önce
-
NORMALDİYA GENE GALİP15 yıl önce